Kaptır Gitsin

  • İki mehtap arasında

    Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır. Toprak kokusu değince o rüyaya Aşk çözülür Geriye rüyalar kalır....

  • Sevdaya dair...

    Sevdalar kaybeder ,sevdalar kazanırız;ama çoğu zaman kazandığımız sevdalar kaybettiklerimizin bir değişik versiyonudur.Sevdalarımızın kıymetini bilemiyiz.Oysaki sevdalının en kıymetli şeyidir dertleri. Kendimizi affetmeyeceğimiz işler yaparız...

  • Gizli Kırmızı Kapaklı Defter Sakın Konuşma

    İki elim başımın arasında önümde hesap soruyor kırmızı defter Hayat artıklarını hapsetmişim üzerine umursamadan Çılgınkaplanlar üzerine korkmadan ...

Blog Hakkında

Belirli bir konusu olmayıp değişik mevzularda içerik barındıran bu blog bir kaç kafadarın aklına estiği gibi yazılar yayımladığı kollektif bir blogtur.Yazdığımız yazıları beğendiyseniz Facebook,Twitter,FriendFeed gibi sosyal ağlarda paylaşabilirsiniz hatta yazılardan alıntı yapabilir tümünü kendi blog'unuz da kullanabilirsiniz tam olarak söylemek gerekirse resimleri de, yazıları da istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz bu bizi sevindirir fakat yazıların altın da blog'umuza bir link verirseniz bu bizi daha da çok mutlu eder.
Ayrıca bütün hakları Coca Colanın formülünün yanında saklanmıştır kimse bulamaz.


Seni Saklayacağım

1 yorum

Seni saklayacağım inan 
yazdıklarımda, çizdiklerimde, 
şarkılarımda, sözlerimde. 

 
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek 
ve kimseler görmeyecek seni, 
yaşayacaksın gözlerimde. 

 
Sen göreceksin, duyacaksın 
parıldayan bir sevi sıcaklığı,
 uyuyacak, uyanacaksın. 


 
Bakacaksın, benzemiyor 
gelen günler geçenlere, 
dalacaksın.
 
 Bir seviyi anlamak 
bir yaşam harcamaktır, 
harcayacaksın.

 
Seni yaşayacağım, 
anlatılmaz, 
yaşayacağım gözlerimde; 
gözlerimde saklayacağım.
 
 Bir gün, tam anlatmaya..
 Bakacaksın, 
gözlerimi kapayacağım.. 
Anlayacaksın.




Özdemir Asaf
[Yazının Devamı...]

Aşk Şimdi Avuçlarımızda

1 yorum


Sensizliğin çıldırtan saatlerinde sevi ışıklarının pırıltısından çok uzağım şimdi
Ne havanın kokusu, ekmeğin buğusu, ne de yağmurun sessizliği avutamaz beni.
Dudağımda nice yıldızlar birikir, saçlarımda küskün kırıklıklar oluşur yokluğunda 
Dön desem duymaz, özledim desem bilmez, aşkınla eridiğimi sezmezsin eyy sevgili…

Öfkelere vurulduğu zaman yürek, bir gamsız duruş olurum yüreğinde. Eğerim başımı önüme ve yaralarıma (tuz) basarım. Ateş olur, volkan olur ülkene gelirim. Öfkelere vurulduğum zaman bebek, bir mızrap olur, türkü gönlüne dokunurum. Aşk olur, sevda olur, mutlak seni bulurum. Bilmezsin yalnız, öfkeli duruşlarımı, sorarsın kimi, sensizken garip susuşlarımı. Bir deniz, bir çığlık, belki martıyım ben, vurup devirdikçe seni bulmak isterim.


Seninle çevirdikçe gönül harmanımı, bir gökyüzü ışır başımızın üstünde. Ekin tanelerini ezen, başaklardan taneleri eleyen bir düvenin üzerinde bitmek bilmeyen bir gecenin sürgünlerini toplamak istiyorum seninle. Bir sevda ki, bize acıları çektirmeye yemin etse de yüzyıllara kafa tutacak bir öykünün kollarında büyüyeceğiz biz. Cebimizdeki umutlar hiç eksilmeyecek, bir yanımız yarım kalsa da bu sevdanın ovalarında yüreğimiz bir testiden dökülen sular gibi berrak kalacak biliyorum.


Her sevdanın sözü yarım kalır(mış) sevgili. Yarım kalan aşklar(ın) derin yüzlerinde bir matem sevişmesidir belki de geriye kalan. Hiçbir yüzde yüreğimize umduğumuz aşklar, beklediğimiz hiçbir şeyi fısıldayamayan nice yüreklerde, nice sevda yaralarıyla avunmadık (mı) sevgili. Üşüyen ruhumuz, karlar içinde buz tutan ellerimiz ve sözcüklerimizin hayali ocaklarında tutuşan kütüklerimiz olmasa, nasıl severdim seni (ey) sevgili? .


Tüm olmazlara, olmayacaklara karşın uğranılan bir liman meyhanesidir bu yaşam sevgili. Her sevenin, her acı çekenin sözcükler damıttığı bu liman meyhanesinde acılarımızı sevinçlerimize meze yapıp içmiyor muyuz. Yağmur damlasına karışmış, ışıltılara kavuşmuş bir gece değil midir avuçlarımızda tuttuğumuz. Gözlerinde bulduğum tüm bakir adacıklarda aşkın defne yapraklarıyla benzersiz bir ev yapıp birlikte, güneşi sulara serip kahkahalara durmuyor muyuz? . Sen ki, tüm sessizliklerin en uç yapraklarında, yağmur ormanlarının en bilinmez sığınaklarında ölümsüzlüğü sunmuyor musun aşk sofranda şu sevdalına? ..


Oysa sessiz vedaların vurur can evimi. Soluksuz, nefessiz kalırım buralarda ve hasretinin acı meyini içerim. Sensizliğin çıldırtan saatlerinde ışıkların pırıltısından uzak, denizlerin yakamozlarına muhtaç yaşarım. Ne havanın kokusu, ne ekmeğin buğusu, ne de yağmurun sessiz yağışı avutamaz beni. Dudağımda yıldızlar birikir, saçlarımda küskün kırıklıklar oluşur. Kırmızı güllerime kar düşer, uzak ülkelerinden haber gelmez. Dön desem duymazsın, özledim desem bilmezsin, seni sevdiğimi, aşkınla eridiğimi sezmezsin sevgili.


Sana yürüyen bir yüz, senin için ülkeler keşfeden bir kaşifim şimdi. Duaya dönen tüm şarkılarımda ismin, olup olmadık yerde aşkını söylediğimsin. Ay çizer yolumu, yıldızlar avutur gönlümü ve ben Yunus gibi, Mevlana gibi bir sana, sana yürürüm. Sırtımda biriktirdiğim yorgun aşklar bohçasıyla sessizliğe sarılır yatarım karanlık gecelerde. Bilme istersen tenimin yanıp kavruluşunu, bilme çıldırtıcı yalnızlığımı, bilme sevgili, aşkına tutsaklığımı.


Bilirim ki, her şafakta gözlerini içindeki varlığıma açıyorsun sen de. Gözlerine, yüreğine ve ömrüne sığmayan bir dolunayım ben de. Bu hayat denizinde son deniz fenerinin yandığı bir ülke var ve biz onu arıyoruz birlikte. Kilitleri mavi denizlere atılmış tüm hücrelerde yitik, cezası kesilmemiş aşklar aramıyor muyuz seninle. Zirveye ulaşamayan, sonsuzluğu bulamayan yorgun kalmış kuşların denizlere çivilendiği bu hayat sahnesinde, vurgun yemedik mi ikimiz de? . Sevdaya dair söylenen tüm şarkılarda, rotasız, pusulasız yola çıkan tüm gemilerde yolculuk yapmıyor muyuz söyle? .


Bir bekleyişin, bir özleyişin şarkısını yazdık, birbirimizi severek seninle. Gidersek küseriz biliyorsun birbirimize. Nasıl anlatılacaksa bir sevginin büyüklüğü, nasıl yaşanılacaksa bir aşkın hiç yaşanmamışlığı, öyle yaşıyoruz işte. Çırılçıplak, ama utançsız yaşıyoruz tüm aykırılıklara inat bu hayat sahnesinde. Örümcek yalnızlıklarımızla, yaşlı balıkçıların ağlarına takılacağız birgün seninle. Yüreğimizdeki martılarla, sözcüklerimizdeki yaşam pekmeziyle yitik düşlerimiz gün ışığına çıkacak elbet. Yüreğimizde biriktirdiğimiz dualarla bu küçücük dünyada bulacağız birbirimizi elbet günün birinde.

Selahattin Yetgin
[Yazının Devamı...]

NE GÜZEL

0 yorum

İkimizde seni seviyoruz ne güzel
Olmuş yerlerine bakıyoruz
Bütün aynalarda
ikimizde seni beğeniyoruz ne güzel
mevsimler geçiyor üstümüzden
susuz bir yolculuk
tıka basa dolu mataralar arasında
ikimizde seni seviyoruz ne güzel
söylenmiş sözleri tekrarlamaktan
ve incinmekten yine
eski yaralarımızdan korkuyoruz
ikimizde saklanıyoruz ne güzel
gözlerimizdeki ölü çocukları besliyoruz
bütün gördüklerimizle
ikimizde körüz kendimize ne güzel

sakındığımız yerlerimizden korkular açıyor
iyi niyetli çiçekler kılığında
birbirimize hiç armağan vermiyoruz ne güzel
iz bırakmak istemiyoruz tenlerimizde
evlerimizde
çünkü kolay tespit ediliyor acılar
hemen ele veriyor bizi
uğruna ihanetler verdiğimiz şarkılar
silemiyoruz ne güzel
yüreğimizdeki parmak izlerini
ikimizde seni seviyoruz ne güzel
eski sevgililerimizi
okumaktan ve yazmaktan geçtik
ama dilimize çeviremedik aşk yazısını
okumaktan ve yazmaktan geçtik
cebimizde yaralı sözcükler
ne biriktirdiysek ona vurulduk
entelektüel ay ışıklı akşamlarda

hiç yanmadığı için bitmeyen mumlarımız
işe yaramaz şamdanlarda
okumaktan ve yazmaktan geçtik
ortam iyi koksun diye yaktığımız
aromalı mumların hijyenik ışığında

kendimize o kadar güveniyorduk ki
birbirimize ihtiyacımız yoktu
oysa aşk güvensizlerin işiydi
unuttuk

sakındığımız yerlerimizden ayrılıklar açıyor
zehir zemberek gece kılığında
ama korkmuyoruz
çünkü biz zeki
okumuş
yazmış
zeki
yazanı görmüş
yazmayı seçmiş
okumaktan usanmış
zeki
kendini beğenmiş
zeki
hiçbir şeyi beğenmemiş
deneyimli
bilgili
zeki

çok şey öğrenmiş
öğrendiğinden fazlasını öğretmiş
zeki
korkusuz

ve çocuktuk...

o kadar çok ağlamıştık ki
hiç ağlamayacakmış gibi yaşadık

ikimiz
birlikte
hiç ağlamadık ne güzel

şimdi tanıdık –ki bizim için tanıdık olmayan bir şey kalmadı hayatta-
bir yol çatalında
elele duruyoruz
ikimizde ağlamaklı değiliz ne güzel

ikimiz de
hala
seni seviyoruz ne güzel

YILMAZ ERDOĞAN
[Yazının Devamı...]

DOST

2 yorum


Kimdir dost?
Nedir dostluk?
İşde insanoğlunun üzerinde çağlar boyu kafa patlattığı iki kavram.
Sözlüklere bakarsanız insanın iyiliğini isteyen,kötülüğe düşmesini engelleyen,onu koruyan ,kollayan,gözeten kişi.
Yani anlıycağınız düşmanın tam tersi.
Dost demişiz,arkadaş, ahbab,
tanıdık kelimeleri dururken.
Demek dostluk,arkadaşlıktan daha öte,daha derin bir kavram
Edebiyatımızda bu iki kelimeyi  hep yanyana görürüz.Divan şairlerimiz,sevgiliyi anlatmış dost kelimesiyle.Hani o kendilerine hiç vefa göstermeyen sevgiliyi.
Tasavvuf şairleri içinse dost,kendilerine ulaşma uğrunda binbir eziyet çektikleri Tanrıdır.
Hep iyi hep yüce kavramlarla karşılamış insanoğlu dost kelimesini.
Bu nedenle dosta,her türlü çıkar ilişkisinin dışında yer vermiş.
Öyle ya çıkarlarla dostluk hiç yanyana yürürmü?
Yalansız görmüş,dolansız görmüş,anadan babadan bile yakın görmüş onu.
Gün gelmiş,çekinmeden sırtını dayayabileceğine,omzunda ağlıyabileceğine inanmış.
Doğduğumuz andan itibaren annemize bağımlıyızdır.
Açlığımızı,açıklığımızı,sevgimizi hep onunla doyururuz.
Yavaş yavaş büyür çocukluk ve gençlik devrelerine geçeriz.Gene aileye bağımlıyızdır ama artık yavaş yavaş genişlemeye başlar.Komşu çocukları,akraba çocukları,okul arkadaşları,sıra arkadaşlarıderken ilk dostlar kendiliğinden oluşmaya başlar.
İlk hayat deneyimlerimizi ,dertlerimizi,kederlerimizi,sevgilerimizi,aşklarımızı,hayallerimizi hep onlarla paylaşmaya başlarız.Bazen küser bazen barışırız,ama onlardan asla vazgeçmeyiz.Çocuklukta temelleri atılan bu dostluklar , yetişkin birer insan olduğumuzda,temelleri sağlamalaşarak devam eder ..Bazılarıda kendiliğinden silinir gider.Sadece anıları kalır belleğimizde.
Hayatın içinde yetişkin birer insan olduğumuzda,hayat onlarla daha güzeldir artık..
Eşimiz olur,çocuklarımız olur.Ancak dostlara,dostluklara ihtiyaç duymamıza,onlarla birlikte olmamıza engel değildir bütün bunlar.
İyi günümüzde,kötü günümüzde çevremizde dostlar görmek isteriz.Yaşadığımız olayları,onlarla paylaşmak isteriz,sevinciyle kederiyle,acısıyla tatlısıyla.Doğumlarımızda,ölümlerimizde,düğünlerimizde yanımızda hep onlar vardır.
Onlar vardır iyi günde,kötü günde.''Dost acı günde belli olur ''derler.
Doğrudur.
En çok kötü günlerimizde ihtiyaç duyarız onlara.İşlerimiz kötü gittiğinde ,bir ihanete uğradığımızda,çevremizle ters düştüğümüzde,sevdiğimiz bir insanı kaybettiğimizde,omzumuza uzanan,bize destek bir dost eli hissetmek isteriz.Bize sarılacak,gözyaşlarımızı elleriyle silecek,bizi dinleyecek,bize destek olucak,kötü günlerimizi atlatmada bize yardımcı olacak bir dost.Dünya hiç kuşkusuz böylesi dostluklarla güzel...
Paylaşmak insanın doğasında olan bir ihtiyaç.
Malı olmuş mülkü olmuş,hanları hamamları olmuş,yatları katları olmuş,iyi bir işi ,iyi bir kariyeri olmuş.ama yalnız,ama paylaşacak kimsesi yok çevresinde.
İşte insanın en büyük fakirliği.
Zavallı fakirliği!
Bundan daha acı ne olabilirki?
Duygularını,düşüncelerini,sahip olduklarını,yaşadığı anları paylaşabileceği dostları olmadıktan sonra...

(Biricik dostuma ithafen )

[Yazının Devamı...]

Fresk

0 yorum

I

tual yaşlanır, müze sır verir, düşerdi çivi
ellerimi ezdim boyalarla, su kattım
kireç söndü, duvar yandı, sen geldin
kimse çalmasın diye
tavana yaptım resmini


ıslak sıva üstünde sevişti renkler
vals uzadı, fırça şaştı, ben şaştım
kurumadan göl bitseydi kayık
daha yıllarca uzatacaktım


sevindi mabedin soğuk kubbesi
heyecandan terledi, nemlendi sıva
ummadığı bir anda alınca kollarına
Mikelanj'ın diliyle fresk denen tazeyi


güldü tavan ressama elinden aldım diye
ressam kan çanaklarıyla yukarı bakıyordu
ebedîlik adına yeminler yakıp
bir duvara emanet bırakıyordu

II

önce kaşlar döküldü, kızamayacak
süzülürken karlar rengi değişti
iki siyah kayık yerde yatıyor

kaşsız da güzel


sonra kabardı saçlar ufalandı gökyüzü
sırrı yayıldı freskin yere
kapıştılar falcılar büyülü tellerini

saçsız da güzel


burnundan bir parça düştü peşinden
ilâhiler yapıştı değdiği yere
koklayamayacak aldığı ilk çiçeği

aşksız da güzel


yüzün yağıyordu pul pul tavandan
kulaklar, yanaklar, kirpikler, tenin
ağır ağır iniyordu hüzün tavandan


III

resmi hala tanımak mümkün
siyah bir bant çekip gözlerine
yargılamak mümkün


ve ne mümkün anlamak, gözleri düştü
düştü rüzgâr, kubbeler düştü
dalgalar, köpükler, levhalar düştü
göl düştü


bir dudaklar kaldı tavanda
direnirken yüzün en kutsal yeri
senfoni bitti
donakaldı şefin elleri


dudaklar dökülmedi
dudaklar dökülmedi
döküldü
dudaklardan


soluk alıyor ruhumda fresk
tavan cüzzamlıydı ihanet etti


Ali Ural
[Yazının Devamı...]

İntihar Mektubu

0 yorum



Hiç tak ettiği oldu mu canınıza birşeylerin?


Kendinizi şu şehirden ya da dünyadan hatta evrenden dışarı atmak istediğiniz,yapayalnız hissettiğiniz benliğinizi kimsesiz bir sokak kedisi gibi? Ya da izbe bir parkın bankında çiseleyen bir yağmurun altında geceyi geçirmek istediniz mi?Hayatı hergün değişen ve karmaşıklaşan dertler yumağı olarak gördüğünüz,sabahlara kadar gözünüzü hiç kırpmadan efkarlı ve çaresiz bir vefasızı düşündüğünüz?Ahh keşke diye umutsuzca iç çektiğiniz?Sonra ağladığınız,yorulana kadar bitiverir diye...


Kahrolası aşk masalını bir kalemde silmek istediğiniz oldu mu?

Her geçen gün biraz daha umudunuz kırıldı mı yarınları düşünürken bir başınıza?
Sonra bir dost aradınız mı hep sadık,güvenilir ve samimi...
Uzaklara bakıp derin derin daldınız mı mutsuz ve umutsuzca?
Uçan kuşlara imrendiniz mi ne kadar özgür,temiz ve saflar diye...
Geçmiş günler canlandığında gözünüzde,neden diye sordunuz mu hiç kendinize?


Şimdi için kaygılandınız mı?
Ve gelecek içinse,satmışım anasını diyip boşverdiniz mi herşeye?
Sizi bilmem ama ben bunların hepsini yaptım,Anlayacağınız HAYATI DENEDİM...Ama olmadı,olamadı...Gönlümdeki öksüz çiçeği büyütemedim,soldu gitti,ruhumdaki mistik melodi sustu gitti..
Açıkçası ben beceremedim galiba umarsızca yaşamayı...


Mutluluğu bir çocuğun gözlerinde aramayı bilemedim,kuşların cıvıltısındaki o dinmez coşkuyu duyamadım..
Korkarım ben hiç kimseyi ölümüne sevmedim,sevemedim.O yüreği görmedim kendimde,kahretsin göremedim...






SABAHAT HASTAOĞLU

[Yazının Devamı...]

Yağmurda Kaybettklerimize

0 yorum

Yağmur yağıyor şehrimin sokaklarına
Camlarıma vuran küçük damlaların sesi
Belirsiz bir yönden gelen rüzgarın sesine karışıyor
Gözlerim yerdeki bir noktaya takılı
Damlacıklarla beslenen küçük bir su birikintisi
Kulaklarımda annemin ninnisini hatırlatan yağmurun sesi..
Küçük damlalar gücünden emin
Yokuş aşağı akan dereler oluşturuyor
Bir nuh tufanı yaratmak ister gibi
Birleşip kükreyen öfkeli bulutlar mağrur
Kimini evsiz, kimini annesiz, babasız, kardeşsiz
Bırakmak ister gibi yükleniyor şehrime
Sizin suçunuz der gibi
Yağmurun şiddetiyle son yaprakları kopuyor
Sonbaharı yaşayan ağacımın dallarının
Her yaprak yaşamdan kopan bir can gibi
Yağmurlarda kaybettiğimiz..
Saçma sapan nedenlerle kaybettiğimiz canları düşündükçe
Gözlerim yaşarıyor
Kazanmamız gereken bir savaşı kaybettiğimiz için
Bir kaşık su! ya canları verdiğimiz için
Koluma kara bir bez parçası bağlıyorum
Yağmur bize gülerken ben size ağlıyorum 

Yaşar Kemal
[Yazının Devamı...]

NAZ

0 yorum


Sıkılmaya başladıysan eğer
çek silahını vuruşalım
hangi sayıdan istersen başlayabilirsin saymaya
özel günlerinden başlayalım istersen çarpışmaya
sıkılmaya başladıysan eğer
vallahi çiçek bile küstürmedim ömrümde ama
çek silahını konuşalım seninle
erlik filan değil bu

ah çılgın durak sen konuş o zaman
herkes çıkar ve konuşabilir o sahte yücelere
tarifini yapamadığını sıkıntıda
hadi artık zorlama çarpışalım

sıkılmaya başladıysan eğer etrafından
aşklardan düşte gel
onulmaz yaraların içinde köpekler havlıyor
keyfin bağlarında üzüm kütükleri sararmakta
iyi şarap vermezmiş koruklar üzüm olmadan
çarpışalım artık bak sabah oluyor

H.İbrahim Özcan
[Yazının Devamı...]

Kalp ırmak gibi

1 yorum


Kalp ırmak gibi
Denizini arayıp bulunca
Karşılaşır yağmurla
O yokken, sular yeryüzündeki tüm çiçekleri
Kalbim varmadıkça kendine,düşlerin kimyasından,
Bi çare hal üzerine kaybolan kişi.
Acıdan kalbi çatlamış ,biçare gölgeden sözediyorum
Taşırsın sır misali kalbini
Ve ardından haykırır
Günü gelir boğar seni açıklarında
Dönersin aklında,ardında
Sevmeyen,sevilmeyen adam kalır
Ve gizlenecek mazi,bir yer bulamaz kendine.
Unutacağım
Terkedip gitmelerin ağırlaştırdığı,
öteki yarısı olacak güz.
Nasıl olsa bitecek tüm bu dertler.
Çıkacaktır nasıl olsa yolunu şaşırmış bir ırmak bizim sokağa
Ve henüz okyanusa varmadan...
[Yazının Devamı...]

Kimsenin hayallerinizi çalmasına izin vermeyin

1 yorum



Hayatımız düşlerimizle şekillenir.Bugün ne olduğumuz,nerede olduğumuz hep gerçekleşen rüyaların sonucudur.Gördüğünüz her bina,birisinin hayal dünyasından filizlenrek ortaya çıkmıştır.Her alışveriş merkezi ve içindeki mağazalar,her araç öncelikle birilerinin hayaliydi.
Durup bir düşünün;dokunduğumuz her şey,gerçekleşen hayallerin ürünüdür.Yani hayal kurmak,aslında çok sağlıklı bir egzersizdir.
Woodrow wilson şöyle demiş;''Bizler hayallerle daha da büyürüz''.
Bütün büyük adamlar hayalperestirler.
Onlar yumuşak bahar buğusunun için de veya uzun bir kış akşamının kızıl ateşinde bir şeyler görürler.Bazılarımız bu büyük hayallerin ölmesine izin veririz ama diğerleri bunları besler ve korur;hayallerini,onları kötü günlerden günışığına çıkarana kadar beslerler.
Hayallerinin gerçekleşeceğini samimi bir şekilde ümit edenler,her zaman günışığı ve aydınlığa kavuşurlar.
Pozitif hayal gücü çok önemlidir.Başarıya ulaşan yolun bir haritası gibidir.Hiç kimse bilmedik rotalara herhengi bir haritaya danışmaksızın çıkmaya cesaret edemez.İşte bunun gibi,hedefi ve hayalleri olmayanlar.amaçsızca gezinir dururlar ve hiç bir zaman değerli bişeyler yapamazlar.
Hayaller tanrı vergisidir ve beslenmelidirler.maalesef pek çoğumuz,hayatın hayallerimizi çalmasına seyirci kalmışızdır.Hırsız,herhangi bir durum veya insanoğlu olarak karşımızda beliriverir.ortaklarınız,arkadaşlarınız veya iş arkadaşlarınız,büyükleriniz,bilmeden masumca hayallerinizi çalarlar.Derler ki,''Onun yapabileceğini nasıl düşünebiliyorsun?'',''Bu olmaz'',''Bu imkansız''.''Bu fikirden vazgeçmelisin''.
Ama bu sizin vizyonunuz,sizin duanız,sizin hayaliniz ise neden bu kadar çabuk vazgeçeceksiniz ki?
Oysa bir şans tanıyın ve asla kimsenin sizin yerinize karar verip hayalinizi yok etmesine izin vermeyin...
[Yazının Devamı...]

Postmodernizm'e örnek bir masal

2 yorum



''Cheng'li bir oduncu bir koruda ürkmüş bir geyiğe rastladı ve onu öldürdü.Sonrada başkalarının bulmasını önlemek için onu ormana gömdü.ancak kısa bir süre sonra geyiği sakladığı yeri unuttu ve her şeyi düşlemiş olduğunu düşündü.Öyküyü herkese sanki bir düşmüş gibi anlattı.
Dinleyiciler arasında bir adam saklanmış geyiği aramaya gitti ve onu buldu.
Adam geyiği evine taşıdı ve olup biteni karısına anlattı;
''Bir oduncu bir geyiği öldürdüğünü düşlemiş ve onu sakladığı yeri unutmuş,ben onu buldum.Şu oduncu gerçekten yaman düşçü''dedi.
''kimbilir belki de sen bir geyik öldürmüş olan bir oduncu düşledin''dedi karısı.
''Böyle bir oduncunun bulunduğuna gerçekten inanıyormusun?ama yinede gözümüzün önünde bir geyik durduğuna göre,düşün gerçek olmalı''.

Oduncu o gece evine döndü;aklı hala geyikteydi.O gece gerçekten düş gördü;düşünde geyiği sakladığı yeri ve onu bulan adamı gördü.
Şafakla birlikte diğer adamın evine gitti ve geyiği orda buldu.İki adam sert bir ağız dalaşına giriştiler ve sonunda geyik davasını karara bağlamak bir yargıca düştü.Yargıç oduncuya döndü;
''Sen bir geyiği gerçekten öldürdün ve bunun bir düş olduğunu düşündün.Sonra gerçekten düş düş gördün ve onun gerçek olduğunu düşündün.Diğer adam geyiği buldu ve bu yüzden senle tartışıyor,ama karısı onun onun başka birinin öldürmüş olduğu bir geyiği bulduğunu düşlediğini düşünüyor.Kısaca hiç kimse geyik öldürmedi.Ama önümüzde bir geyik durmakta olduğu için,en iyi çözüm onu ikinizin arasında bölüştürmek''.
Dava Cheng kralı'nın kulağına kadar gitti ve Cheng kralı şöyle dedi''Yargıca gelince,acaba o bir geyiği böldüğünü düşlemiyor mu?''...


[Yazının Devamı...]

Nedendir bilinmez

0 yorum

Hani bazen güzel bir yazı okuruz da içimizde bir şeyler depreşir. Gücümüz yetmesede,dilimiz dönmesede bir şeyler yazmak isteriz. Duygularımız hadi der;ama o duyguların kelimelere dökülmesi o kadar zordurki.Bazen hiç olmadık zamanlarda güzel şeyler gelir aklımıza.Mesela kalabalık bir otobüste,yada uyku uyuşukluğunda veya kapı çalınırken.

Nedendir bilinmez en güzel duygular insana en olmadık anlarda gelir.Ve genelde kağıt kalem yerine dalgın gözlerle yazı veririz bu güzel duyguları,gönlümüzün bir köşesine.Yolda gördüğümüz şeylere takılırız;bazen el ele tutuşmuş bir çift,gazete okuyan emekli amca,bir simitçi yada seyyar satıcı;hani klasik tv enstanteneleri.Ve arkasından bir bakışta kitap yazabilecek çok şey gördümüzü  düşünüzürüz;ama nedense göremeyiz hayatın düğüm noktaları olan anları yada ayrıntıları.Kimi zaman yeni kararlar alırız.
Beş yada on gün sonra uygulamaya başlıyacağımız.Ama nedendir bilinmez başlayacağımız güne kadar hayatımız başladığımız günden daha düzgündür...
[Yazının Devamı...]

Sevda ya Dair ...

1 yorum



Sevdalar kaybeder ,sevdalar kazanırız;ama çoğu zaman kazandığımız sevdalar kaybettiklerimizin bir değişik versiyonudur.Sevdalarımızın kıymetini bilemiyiz.Oysaki sevdalının en kıymetli şeyidir dertleri.
Kendimizi affetmeyeceğimiz işler yaparız.Yıkılırız,kendimize güvenimizi kaybederiz.Bilmedik,yapmamalıydık gibi laflar ederiz..Ve bunları dedikten kısa bir süre sonra unuturuz herşeyi.
Yalanlar söyleriz sevdiklerimize sonra pişman olur bir daha söylemiyeceğim deriz;ama bilemeyizki bir başka yalanla kendimizi avuttuğumuzu,Hep kendi dertlerimizi düşünürüz''şu işde olsa'',''bu işde bitse'' hepimizin sıklıkla kullandığı kelimeler oluverir.Ama başka dertlerle uğraşacak vakit bulamayız.Şikayet etmekten dinlemeyi,kendi derdimizden başka bir dertle dertlenmeyi unutmuşuzdur.
Her insan gibi aşık oluruz.Sevgilinin her eksiğine,her kötü sözüne,her kaprisine sabreder, üstüne üstlük sevda üzerine sözler söyleriz sevdalanmayı bilmeden.
sevgilinin dertlerine aşığızdır.Dinlediğimiz şarkılarda hep onu ararız''İnsan aşık olduğu zaman araba kornası bile manalı gelir''gibisinden arebesk laflar ederiz.
Sevdalarımız üzerinden birini ünlü eder,üzerimize kocaman bir sektör inşa ettiririz..
Farklı manalara gelen aynı kelimelerle cümleler kurar gücümüzün yetmediği yerde ''ah ulan ah''çekip, bir sigara yakarız,florasanlı gecelerde.
''kim bilir bu sevda beni diğer kötülüklerden korur ''deriz.''Ben bu sevgiden çok şey çıkardım''deriz.''Sevmek her baba yiğidin harcı değil''gibi sözlerle kendimizi avuturuz.
Sevda diye yutturulan haplarla uyuşturuluruz gece üç beş nöbetlerinde.
Ah şu garip geceler .Geceler olmasa aşıkların yardımına kim yetişicek,geceler olmasa ağlayan gözleri kim örtecek,geceler olmasa nasıl efkarlanılıcak.Geceler aşıklar için vazgeçilmez bir zaman dilimidir.Bunu her aşık bilir.Geceler dertlerin,sıkıntıların,efkarın ve bir o kadar da aşkın,sevginin muhabbetin insan da vücut bulduğu zaman dilimidir.Sevgilinin hayali bir başka sarar aşıkları...

''En büyük sevdalar gizlenen sevdalardır.Sevdanın sevgilideki tezahürü gözyaşıdır.En büyük göz yaşı içe akıtılandır.En büyük sevda her an sevgiliyle olmaktır.En büyük sevgili ise her an sevdalısıyla olandır''
[Yazının Devamı...]

Ya alırsın,ya sırtını döner gidersin.

1 yorum



Ve öyle ıssız ki senle yaşanan sensizlik.
Korkuyorum içimdeki bu geliş gidişlerden.
Saklı nankörlüklerim,senin olmadığın viranelere gidişim,içimin rüzgarlarındandır...

Bırak avuçlarına sığayım
Taşı beni gözlerinde.
İçinde sen olmayan ıstıraplardan,gizle beni köşe bucak.

Bu zayıf arzularla sana gelinmez.
Her tuttuğum anda elini,uzaklaş benden.
Ki seni kaybetmenin aşinası olayım.
Sonra yaklaş ve sonra uzaklaş.
Bu buluşlar ve kaybedişler içinde,kaybet beni kendinde.
Ne sen beni gör,nede ben seni...

Ya alırsın,ya sırtını döner gidersin.
Ya terkedersin ,yada kalırsın.
Ya yaşatırsın,yada öldürürsün bu duyguyu.
Ben hiç bir şey istemiyeceğim senden,sadece dinlemeyi dileyeceğim.
Seninle birlikte gelen ve seninle doğan her şeyi...
[Yazının Devamı...]

Gölgeler

1 yorum



Kaçtığın.saklandığın ne varsa buluyor seni,seni buluyor karanlık bakışlardaki nefret...
yalnızlıktan ördüğün çitlerde olmasa
birde erişilmezliğin
kim korurduki seni keskin kenarlarından sözcüklerin...


şehrin,dağınık bir yatak gibi bırakılmış sokaklarında
ruhuna huzur arayan gezgin
gece hem yağmur yağdı hem ağladın.
neyin nesi bu kendinden kendine katettiğin yolda
korkunun ve kuşkunun gölgeleri söyle,
varoluşun bile bir meydan okumayken hayata.


-Ah!diyor,susuyor içini çekip.İncecik bir sessizlik.
Sanki bir ünleme yaslanıp dinleniyor yorgun sesi,
gözlerinde eylül yapraklarının rengi.
[Yazının Devamı...]

Çekmece

0 yorum


Büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana

Kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken

Öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer: Kız Kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında

Bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara

Son karesi gibi Red Kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı

Sunay Akın
[Yazının Devamı...]

Yüreğim bedenime karşı saygısız...

1 yorum



Bulanık bir manzara gözlerin,netleşiyor sonrasında...
Acizliği kucaklıyor tüm gücüyle kolların...
Korkularım hücuma geçiyor bana sanki uygun adımlarla...

İnliyorum!
Yüreğim bedenime karşı saygısız
Damgalı zamanlardan akıyor en son damlası haysiyetin.
Cümle alem derman arıyor,bakan yok izbe yerlere...

Müptelası ettin beni asırları kuşatan efsuna
Öldüresiye kopardın kendimle bağlarımı
Oysa nağmelerinden tanımalıydık alacakaranlığn gözlerini..
Ne erimeye sevdalananlar,ne de sevdasında eriyenler kaldı...

Bir sevgiliydin!Onardın toprağınla yaralarımı
Resimlere itaatsizim diye ,esirgemedin benden baharını.
Benmi bende değilim,yoksa senmi bendesin
Doldurdun hayal odalarımı öbek öbek

Her sabah bir sandalla açılıyorum sana,her akşam ise paramparça dönüyorum sahile
ufuklardan çağırıyorsun sanki benliğimi.
Sonrasında ise bir çığ gibi iniyorsun yamaçlardan.
Her şeye rağmen dimdik ayaktayım karşında,ama yüreğim bende değil,kısaca ben bende değilim.

Gizemli görkemine yansıyarak dokunsam,yarası kanayan gönlüme bir kaç damla merhem süreyim diye...
Rengini görmediğim gözlerine uzatsam ellerimi,bırakmazmısın kirpiklerinin koyusunu üzerime.

Karanlıkta kandil misali ışıldayan dost bakışlar okşasın yüreğimi...
Hayallerin en vazgeçilmez kelebeği omuzlarıma konmasaydı eğer.bir başka atı mahmuzluyor olacaktım şimdi.

Hayatın soluğundan güçsüz,pasif bir nefes gibi zamanın ötesine düşüyorum.
Bakma yüzüme öyle yağmur gibi,yanarım!
Benim isyanımdır aşkım...
[Yazının Devamı...]

Kısaca Aşk; Garip Haller Yumağı...

4 yorum



AŞK düşünme gücünü elinden alan,mantığını bloke eden,yemeden-içmeden kesen,tüm düzenini alt üst eden bir halet-i ruhiye .
Mantıklı düşünemezssin,kendini köşeye sıkıştırılmış hissedersin...
Öncelikle sebebsiz yere tebesüm edersin.Almış olduğun nefes sana yetmez, defalarca nefes alırsın, derin derin.. Yer yüzündeki tüm güzel kokuları içine çekercesine. Bu durum aşkın mutluluk halidir . Belirli bir zaman sonra alışır bünyen hepsine, bu duyguyla benliğin uyuşur, uyuştukça daha fazlasını istersin. Daha fazla heyecan,daha fazla mutluluk,. Aldığın doz kaafi gelmez.... Gerçek olduğuna inandığın hayaller kurmaya başlarsın... Aşkın uyuşturucu hali ise halusinasyonlardır ..Hayali de yetmez olur zamanla.
Bünyen; acı çekersin, titreme gelir, üşürsün, nefessiz kalırsın, kan kaybedersin.. Yaranı saramazsın, çaresini bulamazssın.. Battıkça batarsın. Daha çok acır canın.. Düşer birer birer gözyaşların..
Her film,her şarkı, her aşık tıkanır kalır boğazında.. Çıkmaya çalışır tüm duygular, çıkamaz.. Gözyaşı rahatlatır ama , gözyaşının arkasından bir başkası gelir.. Zırlar durursun, zamanla her yer sırılsıklam olur, duyguların bile..
Tutmaya çalıştıkça elinde, daha fazla kaybeder, atmaya çalıştıkça daha fazla avuçlarsın.. Acı verir tutmak da,atmak da.. Acıtır.. Zaten aşkın en yalın hali de acıdır.Yüzyıllar boyunca aşkın gizemi bir türlü açıklanamadıı.Tarih boyunca herkes tek olduklarına inandıkları aşkın anlamını aradı..
Araştırmalara göre aşkın 9 hali bulunuyor
*Yetişkin Aşk: Karşılıklı güven ve desteğe dayanır .
* Eros Aşkı: Çiftler birbirlerine görür görmez aşık olur .
* Hedonistik Aşık: Birlikteyken kişisel zevklere ve eğlenceye dayanan aşk türüdür .
* Romantik Aşk: Çiftlerin birbirlerine duygusal olarak ihtiyacı olduğunu döneme denk gelen en yoğun aşklardan biridir .
* Mitolojik Aşk: Çiftlerin birbirlerine kavuşmak için büyük savaş verdiği ve sürmesi için çabanın gerekli olduğu ilginç bir aşk çeşididir .
* Sosyal Aşk: Aşkın bu türü, ihtiraslı bir ilişkiden sonra toplumun beklentilerine göre şekil değiştirir . * Maceracı Aşk: Bu aşk çeşidinde sürekli inişler ve çıkışlar yaşanır .
* Güvenli Aşk: Sevgililerin, zamanla birbirlerinin en iyi arkadaşı olduğu ve kendilerini güvende hissettikleri aşk şeklidir .
* Ortak Aşk: Çiftlerin kişiliklerini yitirerek tek benlik oluşturdukları aşk türüdür Bu aşkta çiftler birbirlerinin cümlelerini bile tamamlarlar .

[Yazının Devamı...]

Bir Sevda Yüreğe Düştü

0 yorum


Karanlık sokakların ıssız kaldırımlarında
Yiten sevgiliyi arıyordu
Sanki acelesi varmışcasına.
Telaşlı ve ürkekti adımlar.
Gitmekle gelmek arasında kaldılar...


Yalnızdı...
Gecenin sessizliği eziyordu ruhunu.
Söz dinletememişti
Kahrolası yüreğine...


Yitik sevdanın ardına düşmüştü
Koşar adımlarla.
Deli divane aklıyla nerede bulacaktı.
Ah be gönül!... Ahh
Şimdi sırası mıydı sevdalanmanın?
Zamanı yok muydu ateşe düşmenin?


Bir ses, bir nefes, bir tatlı gülüş
Aklını başından almıştı.
Farkında olmadan bu sevdayı başına sarmıştı.

.........


Güneşin kızdırdığı kumsalda
Yüreğini yakan sevda ateşini arıyordu
Gönül ateşi yakmıştı bir kere,
Sevdalanmıştı...
Sevdiği aklını başından almıstı.


Yalnızdı...
Kumsalın sıcaklığı yakıyordu bedenini.
Söz dinletememişti,
Kahrolası yüreğine...


Yakan sevdanın ardına düşmüştü
Sızlayan yüreğiyle.
Sevdanın yaktığı ateşi güneşle söndürmek istiyordu.
Ah be gönül!... Ahh
Şimdi sırası mıydı sevdalanmanın?
Zamanı yok muydu ateşe düşmenin?


Bir can, bir beden, bir tatlı buse
Aklını başından almıştı.
Farkında olmadan bu sevdayı başına sarmıştı.


........


Sevda bu, ne gönül dinler ne de ferman.
Yakar kavurur
Koca koca sevdalar oluşur.
Çöllere düşürür, dağları deldirir uğruna.
Bin can olsa feda eder yoluna...


Yalnızdı...
Sevdanın ateşi yakıyordu içini
Söz dinletememisti,
Kahrolası yüreğine...


Ümitsiz sevdanın ardına düştü
Dilinde türküleriyle...
Sevgisini daga taşa haykırmak istiyordu.
Ah be gönül!... Ahh
Şimdi sırası mıydı sevdalanmanın?
Zamanı yok muydu ateşe düşmenin?

....


Cemre havaya düştü, suya düştü, toprağa düştü.
Canla kavuştu.
Bülbül bağa düştü, bahçeye düştü, güle düştü,
Canla kavuştu.
Bir sevda daha akla düştü, dile düştü, yüreğe düştü.
.....


Haydi hayırlısı.

Süleyman İskender

[Yazının Devamı...]

-KEŞA-KEŞ-

1 yorum


Aşk benim nasibim...

yorma nazar ehlini

gam dahil, her dert teklifsiz neşe madeni


vehmindir...meşrebi temiz bir ayrılık

dilin dil değil,...boyalı basın bülteni


aşk benim kardeşim...hadi insafa gelin

kaldır omzuma gerdiğin şu kefeni...


Zannındır...yakışır mağluba killi toprak

Lakin keder neyler,kederin ta kendini


hâsılı... âlem bilir... sırrı inkâr etmem
aşk benim şahidim... Kaçırdım duran treni!

Her şeyi aşk sandığım için aşka yenildim
Engin Turgut

[Yazının Devamı...]
 

Çekmece Notları Design by Blogger Modifiye © 2009