Kaptır Gitsin

  • İki mehtap arasında

    Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır. Toprak kokusu değince o rüyaya Aşk çözülür Geriye rüyalar kalır....

  • Sevdaya dair...

    Sevdalar kaybeder ,sevdalar kazanırız;ama çoğu zaman kazandığımız sevdalar kaybettiklerimizin bir değişik versiyonudur.Sevdalarımızın kıymetini bilemiyiz.Oysaki sevdalının en kıymetli şeyidir dertleri. Kendimizi affetmeyeceğimiz işler yaparız...

  • Gizli Kırmızı Kapaklı Defter Sakın Konuşma

    İki elim başımın arasında önümde hesap soruyor kırmızı defter Hayat artıklarını hapsetmişim üzerine umursamadan Çılgınkaplanlar üzerine korkmadan ...

Blog Hakkında

Belirli bir konusu olmayıp değişik mevzularda içerik barındıran bu blog bir kaç kafadarın aklına estiği gibi yazılar yayımladığı kollektif bir blogtur.Yazdığımız yazıları beğendiyseniz Facebook,Twitter,FriendFeed gibi sosyal ağlarda paylaşabilirsiniz hatta yazılardan alıntı yapabilir tümünü kendi blog'unuz da kullanabilirsiniz tam olarak söylemek gerekirse resimleri de, yazıları da istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz bu bizi sevindirir fakat yazıların altın da blog'umuza bir link verirseniz bu bizi daha da çok mutlu eder.
Ayrıca bütün hakları Coca Colanın formülünün yanında saklanmıştır kimse bulamaz.


KARMAKARIŞIK SARMAŞIK

4 yorum

Sana yazsam okuyabilecek misin? 
Zihnin, binlercesiyle doluyken, benim sesimi içine alabilecek bir sessizlikte, bir an olsun durabilecek mi?
 İçimi görebilecek misin?
 Sana eksik olduğunu sürekli hatırlatan ama eksiğinin aslında ne olduğunu unutturan bu sahte cümbüşün ortasında, sahici bir ses ayırt edebilecek misin?
Bazen o kadar derinden gelirken sesin, niye sonra yüzeye çıkıyorsun? 
Uzak kalıyorsun, küçük, cılız kalıyorsun. 
Belki korkuyorsun. 
Benden mi? 
Ya da diğerlerinden mi?
 Burada benimle olanın 'adı' yok biliyorsun.
Üstüne düşecek çiy tanesinin soğukluğundan sorumluyum, 
bakışının kırılmasından, dudaklarına değen parmak uçlarından sorumluyum. 
Sense hâlâ tarifler yapıyorsun. 
Yapmasan keşke. 
Yapmasan... 
Bense gülüyorum, acıyla gülümsüyorum.
Fark eder mi ki kim kime aşık?
 Kim kime dolaşık?
Bu karmakarışık sarmaşık...
Kökü bende, dalları sende, suyu bende, yaprakları sende...
İstersen kesersin bıçak gibi bir sözünle...
Cem Mumcu 
[Yazının Devamı...]

TÜKENİŞ.........

2 yorum





Ölüm değil beni korkutan! Boş bir yaşamın ardından varacağım yer olması   sıkıyor canımı.  Nedir ki? Kırk yıllar, elli yıllar, billahi çok değil!  Hele hele çizilen bu yolda bize hiç gelir. Ne beklersin yaşamdan ÇORBACI?!  Ne bekler yaşam senden? İkiniz de tüketirsiniz hoyratça zamanı, işte geride kalanlar sıkar biraz canımı.. 


 


Yedi yaşında başlarsın okula, sayma ondan öncesini.  Sonra, yıllar yılı gider gelirsin, kara tahtalı değirmene, berrak zamanını öğütmek için,  Yirmi iki civarı alırken diplomanı, tüketivermişsindir üçte birlik zamanını...  DİPLOMA YETMEZ!! Diyor TOPAL SARAPÇI, İYİ BİR İŞ BUL HELE BAKALIM! ASKERLİĞİNİ DE YAP BİRDE, SONRA EVLEN BAKALIM..


 


İşte bir on yıl daha uçuveriyor ansızın. Yaş oluveriyor OTUZBEŞ!  Gerçekten yarısı mıdır yolun?! Belki de yarısından da yakın geriye bakma sakın ey küheylan!  Kopuverir zincirleri yaşamın, bir iplik gibi ansızın. "HELE BİR BORÇLARIMIZI ÖDEYELİM, SONRA DAHA İYİ YAŞARIZ. ŞİMDİLİK BİRAZ SABIR" diyor karım NAZİFE!  Eee.. doğru da söylüyor hani... HELE BİR BAŞIMIZI SOKACAK YUVA OLSUN DA, GERİSİ KOLAY diyor.


 


Eee.. bu da doğru hani... İşte böyle yitiyor Hep on seneler, eriyen buzlar misali.  KARIM, ÇOCUKLARIM, KOOPERAİF BAŞKANIM, YARDIMCIM, TEK TÜK ARKADAŞLARIM...  ve... TV' deki haber spikeri!  Bu kadar çevremdekiler.  Bunlara bakıyor yıllardır gözlerim. İşte bu yüzdendir ki, MİYOPSUN! Diyor doktorum. Tak ......'ne iki numara.  Ellinci yaş günümü, kimse fark etmiyor bile. ufaklığın diploma töreni var.  Ne biçim alış veriş bu?! Anlayamadım gitti!  Yapmak istediğim bir çok şey, ÖZLEM kapısında yitti... 


 


Hırs ile mutfağa gidiyorum, ne varsa atıştırmak için, sıcacık bir el tutuyor elimi PERHİZ YAPMALISIN ARTIK! Diyor KARIM NAZİFE.  Eee.. Doğru da söylüyor hani. Kalan on yılımın birkaç yılı hastalıkla geçiyor. Gerisi de torunların peşinde...  Eee... "ULAN HANİ YAŞAYACAKTIK!!" Diye bağırıyorum.  "SAKİN OL! TANSIYONUN DÜŞECEK" diyor karım NAZİFE. Eee. Doğru da söylüyor hani.  Nedir yaşamın kısır döngüsü anlayamadım gitti.  Elimdeki tek sermayem de Bir gün gibi bitti. 


 


Kaynak:Can Dündar


 

[Yazının Devamı...]

Ruhumu yedi kez aşağıladım

0 yorum



İlki, onu yükseklere ulaşmaktan kaçındığını gördüğüm zamandı.

İkincisi, onu topalın önünde topallarken gördüğüm zamandı.

Üçüncüsü, kolayla zor arasında seçim yapması gerekip de kolayı seçtiği zamandı.

Dördüncüsü, bir yanlış yaptığı ve kendini başkalarının yanlışlarıyla avuttuğu zamandı.

Beşincisi, güçsüzlüğe sabrettiği ve sabrını güce yorduğu zamandı.

Altıncısı, bir yüzün çirkinliğini hor gördüğü ve onun aslında kendi maskelerinden biri olduğunu anlamadığı zamandı.

Ve yedincisi, bir övgü şarkısı söyleyip de bunun bir erdem olduğunu sandığı zamandı.

HALİL CİBRAN


[Yazının Devamı...]

Öfkeliyim Aslında Kendime.

1 yorum



Saygısız bir insan olmak istemezdim, kendime olan saygım gün geçtikçe tükeniyor ve sağlıklı ilişkiler kurmakta yıllar sonra tekrar zorlanıyorum,sendeliyorum.Sebebi yaşadığım hayal kırıklıkları mı çıkaramıyorum.
Kimsenin önemini kazanmak istemiyorum, onda önemimin tükendiğinden bugüne...Peki o bütün bu fedakarlıkları,kendi hayatımdan alıntılar yapacak kadar sarfettiğim fedakarlıkları hakediyor mu?Belki bir bir zamanlar.Şu yaşımda yüreğimin yorgun düşmesi ağarıma gidiyor.
Kendime olan saygımı yitirmek istemezdim..Bugün farkındayım ,sanırım yitirilmemin sonucu yitirdim çogu şeyi.
Bugün farkındayım, sanırım vazgeçilmemin sonucu vazgeçtim çoğu şeyden.
Karamsar bir insan olmak istemedim hiç.
Kimi zaman oldum ve o zamanlara döndüm.
Hep olumlu, hep iyimser olamıyorum artık..
Sanırım ,daha çok yüklerle tekrar 15’ime döndüm.O yıllarda ,deneyimlerimin yaşattıgı histen değil, yaşayacaklarımdan ürperirdim.Fakat bugün yeniden 15’imdeyim ve yine korkuyorum daha bir derinden .Bugün korkularımla yüzleşmek silemiyor tarifsiz endişeleri.Elimde değil.Korkuyorum ,sanki tekrar bu denli yıkıntılar yaşayacakmışım gibi...Ve belki yaşadıklarım bir hiç gibi gözükecek gelecek yıkıntılar karşısında..Bu ihtimal ürpertiyor ruhumu...
Umudumu yitirmek istemedim hiç.Ve kavradığım tek şey istemediğim sonuçlarla karşı karşıya kaldım.Umudumu yitirdim.Yavrusunu yitiren bir anne gibiyim bugün.
Belki ürkmeseydim, hiçbir korkum gerçek olmayacaktı!

Kendime olan güvenimi kaybetmek istemedim hiçbir vakit...Yaşadıklarıma memnuniyetle gülümsemek, ‘iyi ki’ demek,’keşke’ dememek istedim hep.Ama yıllar sonra memnuniyetlerimin yerini hoşnutsuzluklar,’iyi ki’lerimin yerini ‘keşke’ler aldı.
Anladım ki, ‘keşke’ demeden olgunlaşılmıyor.
Ve anladım ki, hoşnutsuzlukları tatmadan memnuniyetlere değer biçilmiyor.

Başkalarını üzmek istemedim hiç, hep empati kurdum ,düşündüm fakat sonuçta üzdüm!
Yıllar sonra anladım ki, kimseyi kendinden çok düşünmeyecek, korkularının üzerine gitmeyeceksin.Ne olursa olsun,aklının en kuytu köşelerinde kum tanesi kadar da olsa korkun ,onu silmeye,gömmeye çabalayacaksin,yoksa kaçınılmaz olanla karşılaşacaksın...
Yıllar önce aklımın kuytu köşelerinde gözlerini açmış kum tanesi kadar olan korkularım bugün büyük ,ağır kaya parçalarına dönüşmüş bir yığın ihtiyar olmuş...Ve farkındayım zamana bırakmamalıyım,çabalamam gerektiğinin bilincindeyim.Onları tekrar parçalayıp izlerini derinlere gömmeliyim veyahut nice asırları kapsayan 15’ler yaşarım!Şimdi seçim benim.
Düşüncelerimin ,kendime olan saygımı yitirmeme izin verdiği için kızgınım !
Hislerimin ,başkalarını önemsiz kıldığı için öfkeliyim !
Tek bir seçeneğim var; beynime ve yüreğime hükmetmek, sağlam bir köprü kurmak.
Bunu başarabilecek gücü derinlerde hissedebiliyorum, soludugum her havada içime çekiyor gücüme güç katıyorum!

Biliyorum başaracağım...

Alıntıdır..
[Yazının Devamı...]

Kişisel Gelişim

1 yorum


Günümüzde kişisel gelişim öğreti ve uygulamaları ilgi görmekte.Çünkü modern çağda bireyin kendini geliştirmesi,kişisel çabayla gerçekleşiyor.
Eski çağlarda,babadan oğula,ustadan çırağa aktarılan bilgi ve görgünün yerini,günümüzde kitaplar,seminerler,danışmanlar almış durumda.

Kuşkusuz bunda en büyük etken''sürekli değişen iş ve meslek koşulları nedeniyle;aktarılan bilginin yeni şartlarda geçerliliğini koruyamadığı''düşüncesi.

Değişen şartlar;hem iş dünyasını,hem evlilik gibi özel durumları etkiliyor;yeni yöntemleri,gelenekleri ve görgü kurallarını zaruri hale getiriyor.

Günümüzde gelişen yeni teknikler,mesleki ve teorik bilgiler;okullarda ve meslek içi eğitim sürecinde öğretiliyor.Ancak gelişimde çok önemli role sahip davranış olgunluğu ve tecrübe kazanmak kişisel gayrete kalıyor.

Kişisel gelişim''her bireyin kendini tanıması ve böylece en uygun bir biçimde inşa etmesini de tavsiye ettiğinden;dünya yeniden bilgelik  öğretilerine yöneliyor.

Modern dünya görüşü,eskilerin tecrübesine pek fazla güven duymazken çevresel koşulların değiştiğini göz önüne alıyordu.bu dönemde tıpkı bilgiler gibi görgülerin de zamana göre değişmesi gerektiği düşünülüyordu.
Oysa koşullar ne kadar değişirse değişsin,insan özünde değişmeden kalan bir şeylerin olduğuda bir gerçekti.Bu gerçek ,geleneksel öğretilerin zamana uyacak şekilde modernize edilip yararlanılmasına gerçeklilik kazandırdı...

Birçoğumuz kişisel gelişim ve kendini tanıma çabasının maddi ihtiyaçlarla bağlantılı olduğunu düşünür.Mesela başarılı ,bol kazançlı ve sağlıklı bir hayata sahip olmanın,bizi mutlu ediceğini düşünürüz.Bunun için ise elimizdeki en önemli araç gerececimiz olan kendi yeteneklerimizden yararlanmayı önemseriz.
Bir ölçüye kadar doğru olsa da tek açıklama bu değil kuşkusuz.Aksine günümüzde insanların ilkel ihtiyaçlarını karşılamaları kolaylaştığı ölçüde kendilerini gerçekleştirme ihtiyaçları daha belirginleşmiştir.

Artık yiyecek içecek,barınak ihtiyaçlarını gidermekle doyup tatmin olan insanın yerini;imkanlarının genişliği oranında tatminsiz,ne istediğini bilemeyen huzursuz insanlar almıştır.

Çünkü aslında ihtiyaçların karşılanması kişinin kendini tanımasının bir bahanesidir.Her birimiz ruhsal açıdan dünyaya düşmüş birer tohum gibiyizdir.Bir tohumun içinde nasılki bir ağacın potansiyeli varsa,bizim de içimizde varoluş amacımızın potansiyeli mevcuttur.Ancak nasıl ki her bitkinin farklı bir programı varsa,her birimizin
içinde farklı yetenek ve amaçlar vardır.

Hepimizin kendimize dair içsel bir sezgisi vardır.Yeteneklerimizi,huyumuzu,isteklerimizi belli belirsiz hissederiz içimizde

Üstelik,kendimizi inşa etmek için biçimlendirilmeye muhtaç cevherlerimiz olan bu yetenekleri tarafsız bir gözle dürüstçe tespit etmek,bize güven verir...
[Yazının Devamı...]

Kasabanın güzel kızı...

1 yorum


Delikanli yillar sonra dogdugu kasabaya döner.Sabah uyandiginda aklina yillar önce evlenmek istedigi...,
kasabanin güzel kizi gelir.
Kizin güzelligi cevre kasaba ve sehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kiz bir
türlü olumlu yanit vermemistir.
Otelden cikar ve gördügü yasli adama kizi sorar.Yasli adam az ilerde güzel bahce icinde bir ev gösterir,
kizin orada oturdugunu söyler.Delikanli merak eder,kizin nasil biriyle evlendigini.Bir kösede beklemeye baslar,
bir müddet sonra yaslica kel pek te hos görünmeyen bir adami yolcu eder kiz kapidan...Üstelik zengin bir adam da degildir....
Adam gittikten sonra delikanli calar kapiyi,kendini tanitir.Sorar niye bu adamla evlendigini kiza...
Kiz söylerim der ama bir kosulla....
Evin arkasinda büyük bir gül bahcesine götürür delikanliyi ve der ki:
Bu bahcenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyecegim sana niye bu adamla evlendigimi...Ama asla geri yürümek yok bahcede,arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece...
Memnuniyetle der delikanli ve girer bahceye....
Cok güzel sari bir gül durmaktadir karsisinda tam elini güle uzatmisken pembe bir gonca görür az ötede,ilerler...
Ona uzanirken kadife kirmizi bir gül ilisir gözüne ilerde...
Derken.....Birde bakar bahcenin sonuna gelmis...
Kiza verdigi söz gelir aklina..Geri dönmek yok...
Ne yapsin..Mecburen buldugu alelade,hatta solmaya yüz tutmus bir gülü mahcup bir sekilde götürür kiza....
Kiz gülümser gülü görünce..
''Bilmem aldin mi cevabini''der delikanliya.....
Hayat bu bahcede yürümeye benzer.
 < Alıntı >
[Yazının Devamı...]

Heyecan!

2 yorum


Normal seyrinde akıp giden duygusal yaşantımızda,gözle görülür bir şekilde açıkça sarsıntı meydana getiren ve fizyolojik göstergeleri olan psikolojik bir durumdur.
Heyecanın duygusal ve tepkisel olmak üzre iki yönü vardır.Duygusal yönü duygusal yaşantımızsa oluşturduğu sarsıntı,tepkisel yönü isa fizyolojik göstergeleridir.
Heyecan halinde kişi;
*Vucut ısısı artar
*Kan basıncı artar
*Derideki elektiriklenme artar
*Kalp atım sayısı normalin üstüne çıkar
*Solunum sisteminde değişiklikler meydana gelir
*Göz bebekleri büyür
*Mide kasılır ve mide asidi yükselir

Bu saydıklarımızın dışında tabiki aşırı heyecan;kişinin davranışlarını kontrol etmesine mani olup daha fazla hata yapmasına sebeb olur.
Ayrıca normalden fazla olan heyecan,bazı psikolojik sorunlarada yol açmaktadır.Panik atak,konuşma bozuklukları ve kekemelik,hiperaktive bozukluğu,algıda eksiklik,sosyal fobiler,asansör ve yükseklik korkusu gibi psikoljik rahatsızlıklara neden olur...
[Yazının Devamı...]

Hey !Hayatın merkezinde soluksuz kalan yolcu!

1 yorum


Hey !Hayatın merkezinde soluksuz kalan yolcu!
Efkarlıysam eğer senin yüzünden.
Neyleyeyim can damarım sıkıştı kaldı ellerinde.

Acımayı bırak kendine,bir yere varamazssın böyle.
Gerçeklere sarıl,onlardır sana varacağın yolu gösterecek olan.
Seninki yol değil çıkmaz sokak.
Duruyor orda işde,
Tüm çıplaklığıyla varolan gerçek

Kurtul artık hayatın karabasanlarından.
Bu kararsızlıklar sürükler seni bir mevsimden diğerine amaçsızca.
Geçermi böyle bu ömür.
Çoğalt aydınlığını.
Uzanıpta tut gerçeğin nasırlı parmaklarını.
Kurtul gölgesi parlak görünen uçurumun kenarından.

Bilinmezki hayatın hangi basamağındasın?
İniştemi yoksa çıkıştamısın?

Gör artık.
Kendi gerçeğini acıda olsa bak ve gör hayatının akşamını.
Kurtul artık düşlerinin seni kandıran toz pembe sabahlarından.

Zıpkın yemiş balık gibi yüreğin,içinin karanlık okyanuslarında.
Hani olur ya kimi çiçekler vardır ,açarken solan yada solarken açan
Vurulmuşdun en zayıf yerinden.
Sen yinede Acımayı bırak kendine,bir yere varamazssın böyle.
Gerçeklere sarıl,onlardır sana varacağın yolu gösterecek olan.
[Yazının Devamı...]
 

Çekmece Notları Design by Blogger Modifiye © 2009