Aşk Şimdi Avuçlarımızda



Sensizliğin çıldırtan saatlerinde sevi ışıklarının pırıltısından çok uzağım şimdi
Ne havanın kokusu, ekmeğin buğusu, ne de yağmurun sessizliği avutamaz beni.
Dudağımda nice yıldızlar birikir, saçlarımda küskün kırıklıklar oluşur yokluğunda 
Dön desem duymaz, özledim desem bilmez, aşkınla eridiğimi sezmezsin eyy sevgili…

Öfkelere vurulduğu zaman yürek, bir gamsız duruş olurum yüreğinde. Eğerim başımı önüme ve yaralarıma (tuz) basarım. Ateş olur, volkan olur ülkene gelirim. Öfkelere vurulduğum zaman bebek, bir mızrap olur, türkü gönlüne dokunurum. Aşk olur, sevda olur, mutlak seni bulurum. Bilmezsin yalnız, öfkeli duruşlarımı, sorarsın kimi, sensizken garip susuşlarımı. Bir deniz, bir çığlık, belki martıyım ben, vurup devirdikçe seni bulmak isterim.


Seninle çevirdikçe gönül harmanımı, bir gökyüzü ışır başımızın üstünde. Ekin tanelerini ezen, başaklardan taneleri eleyen bir düvenin üzerinde bitmek bilmeyen bir gecenin sürgünlerini toplamak istiyorum seninle. Bir sevda ki, bize acıları çektirmeye yemin etse de yüzyıllara kafa tutacak bir öykünün kollarında büyüyeceğiz biz. Cebimizdeki umutlar hiç eksilmeyecek, bir yanımız yarım kalsa da bu sevdanın ovalarında yüreğimiz bir testiden dökülen sular gibi berrak kalacak biliyorum.


Her sevdanın sözü yarım kalır(mış) sevgili. Yarım kalan aşklar(ın) derin yüzlerinde bir matem sevişmesidir belki de geriye kalan. Hiçbir yüzde yüreğimize umduğumuz aşklar, beklediğimiz hiçbir şeyi fısıldayamayan nice yüreklerde, nice sevda yaralarıyla avunmadık (mı) sevgili. Üşüyen ruhumuz, karlar içinde buz tutan ellerimiz ve sözcüklerimizin hayali ocaklarında tutuşan kütüklerimiz olmasa, nasıl severdim seni (ey) sevgili? .


Tüm olmazlara, olmayacaklara karşın uğranılan bir liman meyhanesidir bu yaşam sevgili. Her sevenin, her acı çekenin sözcükler damıttığı bu liman meyhanesinde acılarımızı sevinçlerimize meze yapıp içmiyor muyuz. Yağmur damlasına karışmış, ışıltılara kavuşmuş bir gece değil midir avuçlarımızda tuttuğumuz. Gözlerinde bulduğum tüm bakir adacıklarda aşkın defne yapraklarıyla benzersiz bir ev yapıp birlikte, güneşi sulara serip kahkahalara durmuyor muyuz? . Sen ki, tüm sessizliklerin en uç yapraklarında, yağmur ormanlarının en bilinmez sığınaklarında ölümsüzlüğü sunmuyor musun aşk sofranda şu sevdalına? ..


Oysa sessiz vedaların vurur can evimi. Soluksuz, nefessiz kalırım buralarda ve hasretinin acı meyini içerim. Sensizliğin çıldırtan saatlerinde ışıkların pırıltısından uzak, denizlerin yakamozlarına muhtaç yaşarım. Ne havanın kokusu, ne ekmeğin buğusu, ne de yağmurun sessiz yağışı avutamaz beni. Dudağımda yıldızlar birikir, saçlarımda küskün kırıklıklar oluşur. Kırmızı güllerime kar düşer, uzak ülkelerinden haber gelmez. Dön desem duymazsın, özledim desem bilmezsin, seni sevdiğimi, aşkınla eridiğimi sezmezsin sevgili.


Sana yürüyen bir yüz, senin için ülkeler keşfeden bir kaşifim şimdi. Duaya dönen tüm şarkılarımda ismin, olup olmadık yerde aşkını söylediğimsin. Ay çizer yolumu, yıldızlar avutur gönlümü ve ben Yunus gibi, Mevlana gibi bir sana, sana yürürüm. Sırtımda biriktirdiğim yorgun aşklar bohçasıyla sessizliğe sarılır yatarım karanlık gecelerde. Bilme istersen tenimin yanıp kavruluşunu, bilme çıldırtıcı yalnızlığımı, bilme sevgili, aşkına tutsaklığımı.


Bilirim ki, her şafakta gözlerini içindeki varlığıma açıyorsun sen de. Gözlerine, yüreğine ve ömrüne sığmayan bir dolunayım ben de. Bu hayat denizinde son deniz fenerinin yandığı bir ülke var ve biz onu arıyoruz birlikte. Kilitleri mavi denizlere atılmış tüm hücrelerde yitik, cezası kesilmemiş aşklar aramıyor muyuz seninle. Zirveye ulaşamayan, sonsuzluğu bulamayan yorgun kalmış kuşların denizlere çivilendiği bu hayat sahnesinde, vurgun yemedik mi ikimiz de? . Sevdaya dair söylenen tüm şarkılarda, rotasız, pusulasız yola çıkan tüm gemilerde yolculuk yapmıyor muyuz söyle? .


Bir bekleyişin, bir özleyişin şarkısını yazdık, birbirimizi severek seninle. Gidersek küseriz biliyorsun birbirimize. Nasıl anlatılacaksa bir sevginin büyüklüğü, nasıl yaşanılacaksa bir aşkın hiç yaşanmamışlığı, öyle yaşıyoruz işte. Çırılçıplak, ama utançsız yaşıyoruz tüm aykırılıklara inat bu hayat sahnesinde. Örümcek yalnızlıklarımızla, yaşlı balıkçıların ağlarına takılacağız birgün seninle. Yüreğimizdeki martılarla, sözcüklerimizdeki yaşam pekmeziyle yitik düşlerimiz gün ışığına çıkacak elbet. Yüreğimizde biriktirdiğimiz dualarla bu küçücük dünyada bulacağız birbirimizi elbet günün birinde.

Selahattin Yetgin

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Tam benim hislerimi anlatmissin.

Yorum Gönder

 

Çekmece Notları Design by Blogger Modifiye © 2009