Kaptır Gitsin

  • İki mehtap arasında

    Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır. Toprak kokusu değince o rüyaya Aşk çözülür Geriye rüyalar kalır....

  • Sevdaya dair...

    Sevdalar kaybeder ,sevdalar kazanırız;ama çoğu zaman kazandığımız sevdalar kaybettiklerimizin bir değişik versiyonudur.Sevdalarımızın kıymetini bilemiyiz.Oysaki sevdalının en kıymetli şeyidir dertleri. Kendimizi affetmeyeceğimiz işler yaparız...

  • Gizli Kırmızı Kapaklı Defter Sakın Konuşma

    İki elim başımın arasında önümde hesap soruyor kırmızı defter Hayat artıklarını hapsetmişim üzerine umursamadan Çılgınkaplanlar üzerine korkmadan ...

Blog Hakkında

Belirli bir konusu olmayıp değişik mevzularda içerik barındıran bu blog bir kaç kafadarın aklına estiği gibi yazılar yayımladığı kollektif bir blogtur.Yazdığımız yazıları beğendiyseniz Facebook,Twitter,FriendFeed gibi sosyal ağlarda paylaşabilirsiniz hatta yazılardan alıntı yapabilir tümünü kendi blog'unuz da kullanabilirsiniz tam olarak söylemek gerekirse resimleri de, yazıları da istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz bu bizi sevindirir fakat yazıların altın da blog'umuza bir link verirseniz bu bizi daha da çok mutlu eder.
Ayrıca bütün hakları Coca Colanın formülünün yanında saklanmıştır kimse bulamaz.


FARKLILIK

0 yorum

Herbir şey bana nasıl görünüyorsa benim için böyledir, sana nasıl görünüyorsa senin için de öyle… Üşüyen için rüzgâr soğuk, üşümeyen için soğuk değildir..
Protagoras
[Yazının Devamı...]

Adam Olmak

1 yorum

Çevrende herkes şaşırsa ve bunu da senden bilse,
sen aklı başında kalabilirsen eğer,
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem de kendine güvenebilirsen eğer,

bekleyebilirsen usanmadan,
yalanla karşılık vermezsen yalana,
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana,

düşlere kapılmadan düş kurabilir,
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer,
ne kazandım diye sevinir,
ne yıkıldım diye yerinir,
ikisine de vermeyebilrsen değer,

söylediğin gerçeği derip büken düzenbaz,
kandırabilir diye saflar dert etmezsen,
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz,
koyulabilirsen işe yeniden,

döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın diline
baştan tutabilirsen yolunu,

yüregine, sinirine "dayan" diyecek,
direncinden başka şeyin kalmasa da,
herkesin bırakıp gittiği noktada
sen dayanabilirsen tek,

herkesle düşer kalkar erdemli kalabilirsen,
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşman da incitmezse seni,
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni,

bir saatin her dakikasına emeğini katarsan hakçasına,
böylece dünyalar önüne serilir,
üstelik oğlum adam oldun demektir.

Rudyard Kipling
[Yazının Devamı...]

Ah O Eski Günler

0 yorum



Eskiden;
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize...
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar...
parlak olurdu.
Turşu, salça...,
mantı evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.

ŞİMDİ

Şimdi,
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına...

CAN DÜNDAR.
[Yazının Devamı...]

Herkesin Mutluluktan Anladığı Farklıdır.

3 yorum

 İnsan, doğası geregi huzura, rahata ve mutluluğa koşar. 
Hayat denen yalancı sahtekar, uzman ama tatlı kumarbaz, insanı eninde sonunda kendi çıkarlarını korumaya ve mutlu olmaya yöneltir. Bundandir, özünde insan bir yandan zevkine düskün öbür taraftan da tembeldir. 
İşine yarayacağını anlasa üşenir yapmaz. 
Bir çok kişi gözatar, ama işine yarayacağını anlasa bile bu makaleyi sonuna kadar okumaya üşenir. Sonra da ben de onlardan birimiyim diye düşünür.
 Herkesin mutluluktan anladığı farklıdır. Nadir olanı mutluluğu yakalar, hemen hemen hiçbiri ise orada kalmayı bilmez. 

Herkes mutluluğa farklı şekilde koşar.
 Mutluluğu çogu insan başkasında arar. Bu diğer insan genelde sevgilidir. Bu ilke üzerinde yaşayan ve sevgilisi olmayanlar mutlu olmak için yana yakıla sevgili ararlar. Aslında seven diğerinin iki dudağının arasına girer. Kimisinde salyası olursun sevdiğinin. Senden sanki kurtulmaya çalışır. Kendini asalak hissetsen de onun asalağı olmak sana mutluluk verir. Ufacık şeylerden dahi mutlu olmaya çalışırsın. Düştüğün durumların ne kadar komik olduğuna çok sonraları farkına varırsın. Kimisinde rujusundur sevgilinin, seni daha güzel görünmek için tasir yaninda. Gözlüğünden, saatinden ya da aksesuarlarindan cok az farkın vardır. Çok azı dudaklara öpücük olarak konar. İki kişi nadiren aynı oranda cok sever. Aslinda asktan daha büyük bir aci varmidir bu hayatta. Sevgi o kadar büyük bir hazdır ki anlatmaya, dinlemeye ömür yetmez ama kim sevgiden mutlu olmuşki sen de olasın. Askin ne zaman huzur getirdigi görülmüşki. Öte yandan evlat sevgisi ise anlatılamayacak bir haz ve mutluluk kaynağıdır. Bu konu o kadar derindirki kitaplar yetmez bu hayatın anlamı ya da mutluluğunu anlatmaya.

 Mutluluk arayanların başka bir kaynağı ise yakın arkadaşlarıdır. Bu kişiler mutluluğun bulaşmasını istedikleri için mutlu insanları arar ve onlardan ayrılmazlar. 

Mutluluk bulaşıcıdır. 
Mutlu insanlar mutluluklarını gizleyemez kendilerinden taşırır başkalarına da aktarırlar. Bu tür insanlar mutlu etmek icin değil mutlu olmak için çalar kapını. Bu arkadaşlıklar çıkarların örtüşmesi, karşılıklı ihtiyaçların giderilmesi halinde dostluğa dönüşebilir. Mutluluk kadar, mutsuzluk da bulaşıcıdır. Bazen bu insanlar karamsar ve mutsuz insanlara rastlarlar. Dışa bağımlı bu insanlar iç mutluluklarını saglamayı bilmedikleri için hayatlarının o döneminde cehennemi yaşarlar. Aslında insanın kalıcı mutluluğu baskasında bulması mümkün değildir. Dışardan ikame kaynaklar, taşıma suyla dönen değirmenler gibidir. Mutluluk için taşıma su degil, azgın bir akarsu, çağlayan gerekir. Başkası öncelikle kendisi mutlu olmak için yanaşır sana. Başkasının sağladığı mutluluk, gördüğün rüyalarin kadar kalıcı olabilir.

 Mutlulugu fakir olanlar para ya da mevkide zannederler. 
Bunun ne kadar yanlış olduğunu ancak zenginler anlayabilir. Para yokluktan çıkış sırasında geçici bir süre mutluluk verir insana. Azla yetinmez insanoğlu. Belirli bir süre sonra mevcut düzey varolması gereken düzey kabul edilir ve daha fazlası istenir. Doyurulmamış ego gereksiz dahi olsa kendisine bir ihtiyaç yaratır. Karşılanmayan ihtiyaç o kişiye mutsuzluk olarak dönecektir. Mutluluğu para da arayanlar kendilerine dert edecek biseyler illaki bulurlar. Bunun yanında para ve mevki yönetilmesi gereken bir sorumluluktur. Sorumluluğun artması insanı mutlu etmez. Para ve mevki yani artı deger arı kovanı gibi sadece bir dolu gereksiz ve nankör insanı toplar etrafına. Mutlu insanlar sahip olduklarıyla yetinebilen kanaatkar insanlardır. Yetinmeyi bilmeyen ne kadar zengin ya da mevki sahibi olursa olsun mutlu olamaz.
 Bazı kisiler mutlulugu zamanda arar. Kendilerine sürekli yeni bir hedef koyarlar. Mutlu olmaları için sürekli birseylerin olması gerekiyordur. O hedefe genelde hiç ulaşılmaz. Ulaşıldığında ise mutlu olunmaz, çünkü yeni bir hedef çoktan konulmustur bile.

 Mutlulugu bazisi yasadigi kötü olaylardan kaçarak arar. 
Sonrakinin kendisini daha mutlu edeceğini zanneder. Sonraki öncekinden genelde farkli degildir. Ayni hastalıklı ve hatalı davranış biçimi her ortamda birbirine yakın sorunlar yaşar ve birbirine yakın karakterleri etrafına toplar. Bundan dolayı, ilişkiler yaşanan hikayeler sanki cok farklıymış gibi başlar ama sonu genelde birbirine cok yakındır.

Bilmek diken gibidir insani sadece mutsuz eder
Bilmek farkındalık düzeyini artırır. Çok sey bilen çok acı çeker, çünkü gerçekler katlanılamayacak kadar çok acıdır. Gerçekleri bilen, ayıkken açık kalp ameliyatı geçirir. Doktor, hastane, hemşire değişir ama ameliyat farklı şekillerde devam eder. Mutlu olabilmek için biraz unutkan, biraz da vurdumduymaz olmak gerekir.

 Mutlulugun aslında ön koşulları vardır. 
Bunlar olmadan mutlu olabilmek mümkün değildir. Mutluluğun en önemli koşulu saglıktır. Sağlıklı dilenci, hasta kraldan daha mutludur. İkinci önemli mutluluk koşulu ise özgürlüktür. Bu uğurda insanlık tarihi birçok savaşa sahne olmuştur.
 Ön koşullar sağlandıktan sonra, mutluluğu yakalamak için kişinin uzaklara, başkalarına değil sadece kendi içine bakması gerekir. 

Kişi mutluluğu sadece kendi içinde yakalayabilir. 
Mutluluk ancak yakın gözlüğü takılarak görülebilir. Yakın gözlüğünü takmasını bilenler eksikliklerinin, ihtiyaçlarinin, kişilik özelliklerinin farkındadırlar. Kişi sadece kişisel özellikleri sayesinde mutlu olabilir. Insani mutlu kılan kişisel özellikler kişinin derinliği, meşguliyeti, kanaatkar olması, hareket etmesi ve en önemlisi sevebilmesidir.

Derinlik yeteneklerin kullanılmasi ve gizli yeteneklerin keşfedilmesiyle saglanir. 
Yetenekler kişinin yaratıcılığı ve içsel zenginliğinden beslenir. İnsan yetenekli olduğu alanlarda diğerlerinde olduğundan daha fazla başarılı olur ve bu alanlarda daha hızlı gelişir. Bu alanlar insanın konfor alanıdır. Çoğu zaman bunları yaparken kişi yorulmaz bile. Yeteneklerin keşfi için farklı şeyler denenmelidir.
 Yeteneklerin olması ve bulunması kadar kullanılması da mutluluğun olmazsa olmaz koşuludur. 

Hayat zaman harcından yapılmıştır. 
Aslında mutluluk zamanın huzurlu bir şekilde kullanılmasıdır. Kişinin yetenekleriyle mesgul olması gerekir. Meşguliyet kişinin ne kadar çalışkan ya da tembel olmasına bağlıdır. Meşguliyet kendi başına mutluluk getirmez ama meşgül olmayan insan kesinlikle mutsuz olur. Mutluluğun formülü, Yetenekleri kullanabilmek ve zenginleştirmek, geri kalan zamanlarda ise önemsiz seylerle mesgul olabilmektir.
 Mutluluk bir açıdan kisinin içinde saglanan iç barış, iç dengedir. Gerçek ihtiyaçlarının farkında olan, elindekilerle yetinebilen insan başına ne gelirse gelsin mutsuz olmaz. O kişi her seferinde mutlu olacak birşey bulacaktır. Bu kişinin bir tarafta ihtiyaçları, umutları, öbür tarafta imkanları arasındaki denge her zaman aynı olacaktır. İhtiyaçları ve umutlarını imkanlarına göre değiştiren kişiyi kim üzebilir ki.

Sevebilmek aslinda bir sanattir. 
Herkes sevemez. Herkesde, gördüğün herşeyin içinde bir güzellik vardir. Sevebilmek için bu güzelliği cımbızla çekip çıkarmak ve görebilmek gerekir. Güzelliği görmek tek başına yetmez güzelliği zenginleştirmek, özgürleştirmek de gerekir. Sen ilgi duyduğuna bir seyler katinca sevmeye başlarsın. Genelde insanlar guzelligi sahiplenmeye çalisir. Hatta bazisi bunun icin fiziki kuvvet bile kullanır. Sahip istesede sevemez, sahip olunan mal senindir, sevmene de gerek yoktur. Öte yandan sahip ne yapsa sevilmez. Bundan dolayı hiçkimseyi ya da hiçbir şeyi sahiplenme. Zaten istesende hiçbirinin sahibi olamazsın. Zenginleştir, güzelleştir, özgürleştir. İşte o zaman, çoğu kendiliğnden kul olmaya gelir.

Son olarak doğa topluca bir mutluluk kaynağıdır. 
Onu ve içindeki güzelliği gören ve elinden geldiğince ona kaynaşan, onun içinde hareket eden kişi herhangi bir şey yapmasa dahi mutlu olur. En derindeki içgüdüler harekete geçer. Doğada yani denizde, ormanda geçirilen bir günün ardından geçirilen gece kadar huzurlu olanı varmıdır.
 Sonuçta mutlu olmayı bilen ve mutlu olan insan mutluluğu saklı tutamaz, kendinden taşırıp diğer insanlara da yansıtır. Mutluluk paylaşılarak azalmaz, artar. Mutluluk çok ucuz bir kaynaktir ama o kadar nadir bulunurki insanlar onu gördükleri yerlere ve kişilere gitmekten kendilerini alamazlar. Hiçbir makyaj onun kadar güzel yakismaz bir insana. Mutluluk başkasına verilebilecek en güzel hediyedir. Ya o hediyeyi alır ya da kendi kısır döngünde devam eder, kaderine lanet edersin.
 Param yok, bilgim yok, umudum yok ama ihtiyacım da yok. O zaman benden mutlu insan da yok.
 Cenk Kaan ORNEK
[Yazının Devamı...]

Hayattan beklentin nedir?

0 yorum

Hayattan beklentin nedir? dedi adam...'iyi bir eş... rahat bir
hayat... yetecek kadar para... Sağlıklı çocuklar...bunlar beklentilerim'.
dedi kadın...
'Nasıl bir eş istersin?' dedi adam...
'Anlayışlı, müşfik, ilgili ve sevgi dolu' dedi kadın...
Sustu, düşündü bir süre adam...
Hayattan kendi beklentilerini değil, kadının beklentilerine uygun bir
erkek olup olmadığını düşünüyordu... Ya da kadının onun hayallerine denk
olup olmadığını...
Yeterince anlayışlı mıydı acaba? Anlayışlı erkekten beklentisi neydi
kadının? Evde yemek bulamayınca susmak mıydı anlayışlı olmak, yoksa
mutfağa dalıp makarna yapmak mı?. Oysa o hep birgün eşinden önce eve gelip
ona sofralar donatmanın hayalini kuruyordu ortak hayatta...
Beklenti ile gelen anlayışlı erkeklik bu kadar basit miydi? Bir
tencere makarna pişirmek kadar kolay mıydı anla yışlı olmak?
Beklenmedik bir günde sofralar donatan bir eş olmak istiyordu oysa o.
Karnı doyan değil, gözleri parlayan bir kadındı onun aradığı...
Yeterince müşfik miydi acaba?... Müşfik bir eşten beklentisi neydi
kadının? En üzgün anında onu dizlerine yatırıp okşamak mıydı müşfik olmak,
yoksa konuşarak onu rahatlatmak mı?... Oysa o hep bir gün
eşini çok üzgün görürse elinden sımsıkı tutup en uzun yolda saatlerce
yürümeyi hayal etmişti... Deniz kenarında, ormanda başbaşa uzun bir
yürüyüşün sonunda onu eve getirip üstünü örmek, uyumasını seyretmekti onun
hayali... Bu kadar basit miydi müşfik eş olmak?
Herhangi bir yakın dostun yapabileceğini yapmak kadar kolay mıydı?
Varlığının önemini hissettireceği, ona sonuna kadar yanında
olduğunu göstereceği bir eş olmak istiyordu oysa o... Kıvrılmış bir kedi
değil, ayakta duran bir kadındı onun aradığı...
Yeterince sevgi dolu muydu acaba? Sevgili olmaktan beklentisi neydi
kadının? Her an yanyana olmak mı? Hep onu düşünmek mi? Her şeyden
birlikte keyif almak mı? Tüm arkadaşlarıyla tanışmış olmak mı?
Sevgilim diye tanıştırılmak mı? Sürekli dokunmak mı?
Öpmek...öpmek... Bu muydu sevgi dolu erkek? Oysa o hep onu
sadece sevmeyi hayal etmişti... Sadece sevmeyi... Sevdiğini,
sevildiğini hissetmeyi... Doğduğu şehre götürüp ona sürpriz
yapmayı düşlemişti...
Kadınına hiç beklemediği bir anda, en olmadık yerde,
markette, belki de asansörde, durduk yerde 'Seni seviyorum' demenin
hayalini kuruyordu ortak hayatta... Beklenti ile gelen ilgili
ve sevgi dolu erkeklik bu kadar basit miydi? Gözüne bak, yeni
boyattığı saçını anla, telefonla ara... Beklenmedik bir günde
beklenmedik hoşluklar yapmak istiyordu oysa o.. Saçı bembeyaz olduğunda
ilk kez 'çok güzelsin' diyebileceği bir kadındı onun aradığı...
'Peki benden beklentin nedir?' dedi adam kadına...
'Hiç' dedi kadın. 'Hiç bir beklentim yok'. 'Ya senin?.
Senin beklentin ne benden?'...
'Bilmem hiç düşünmedim' dedi adam...
Oysa ikisinin de idealleri sandıkları beklentileri,
iki kişilik sandıkları tek kişilik hayalleri vardı... Gün gün
hayatın planları vardı kafalarında... Ama 'Hiç' diyorlardı, 'Çok'
yerine... Dürüst değillerdi... Korkuları vardı... Ya değişirse?,
Düşlediğim gibi olmazsa her şey?....Ya terk ederse?
Giderse gitsin... Biterse bitsin...Yeter ki sadece
sevsin... Bunu diyemiyorlardı...
Düşünüyorum da, biz insanlar hep karşımızdaki ile
hayalimizdekini aynı görmeye çalışırız. Ya da aynı yapmaya...
Olmayınca suçlarız, kızarız, hatta terk eder gideriz... Terk edemezsek
sızlanırız...
Mutsuz olur, mutlu edemediği için mutsuz ederiz
karşımızdakini... Ne umdum ne buldum deriz...
Peki ya hiç ummasak nasıl olur... Hiç beklemesek...
Beklentisiz seviversek.. Onu bensizken, sensizken olduğu gibi
sevsek...
Kıskanarak değil de, özgürlüğünü seyrederek sevsek...
Özel günlerde hediyelerle gelişini değil de, ummadık bir anda
öpüşünü, olmadık bir anda kapıyı çalışını sevsek... Sevgiye beklentileri
karıştırmadan,
sevgiye başka şey katmadan koşulsuz ve katıksız
sevsek... Sonunu düşünmeden, hesaplayıp çarpıp bölmeden, kurgulamadan,
sorgulamadan,
hayallere dalıp gerçeklikten kopmadan sevsek...
Sadece sevsek...
Sevgi denizi sakin ve tek başına ama yan yana
yüzebilenler için mavi ve sonsuz bir yolculuktur... Beklentiler ile yüklü
dalarsanız denize bu ağırlığı kaldıramaz... Beklentilerinize uygun
bulduğunuz sevgilinizin boynuna atlarsınız büyük bir aşkla...
Beklentiler ile atladığınız sevgi denizinde size ne
olur biliyor musunuz?
Ya beklentilerin ağırlığı yüzünden, karanlık
derinlikte birlikte boğulursuz....
Ya da sevgiliniz sizi ölüme terk
eder... Özgürlüğün ve hayatın beklentisiz tadına varmaya gider...
--
Alıntı
[Yazının Devamı...]
 

Çekmece Notları Design by Blogger Modifiye © 2009