I
tual yaşlanır, müze sır verir, düşerdi çivi
ellerimi ezdim boyalarla, su kattım
kireç söndü, duvar yandı, sen geldin
kimse çalmasın diye
tavana yaptım resmini
ıslak sıva üstünde sevişti renkler
vals uzadı, fırça şaştı, ben şaştım
kurumadan göl bitseydi kayık
daha yıllarca uzatacaktım
sevindi mabedin soğuk kubbesi
heyecandan terledi, nemlendi sıva
ummadığı bir anda alınca kollarına
Mikelanj'ın diliyle fresk denen tazeyi
güldü tavan ressama elinden aldım diye
ressam kan çanaklarıyla yukarı bakıyordu
ebedîlik adına yeminler yakıp
bir duvara emanet bırakıyordu
II
önce kaşlar döküldü, kızamayacak
süzülürken karlar rengi değişti
iki siyah kayık yerde yatıyor
kaşsız da güzel
sonra kabardı saçlar ufalandı gökyüzü
sırrı yayıldı freskin yere
kapıştılar falcılar büyülü tellerini
saçsız da güzel
burnundan bir parça düştü peşinden
ilâhiler yapıştı değdiği yere
koklayamayacak aldığı ilk çiçeği
aşksız da güzel
yüzün yağıyordu pul pul tavandan
kulaklar, yanaklar, kirpikler, tenin
ağır ağır iniyordu hüzün tavandan
III
resmi hala tanımak mümkün
siyah bir bant çekip gözlerine
yargılamak mümkün
ve ne mümkün anlamak, gözleri düştü
düştü rüzgâr, kubbeler düştü
dalgalar, köpükler, levhalar düştü
göl düştü
bir dudaklar kaldı tavanda
direnirken yüzün en kutsal yeri
senfoni bitti
donakaldı şefin elleri
dudaklar dökülmedi
dudaklar dökülmedi
döküldü
dudaklardan
soluk alıyor ruhumda fresk
tavan cüzzamlıydı ihanet etti
Ali Ural
tual yaşlanır, müze sır verir, düşerdi çivi
ellerimi ezdim boyalarla, su kattım
kireç söndü, duvar yandı, sen geldin
kimse çalmasın diye
tavana yaptım resmini
ıslak sıva üstünde sevişti renkler
vals uzadı, fırça şaştı, ben şaştım
kurumadan göl bitseydi kayık
daha yıllarca uzatacaktım
sevindi mabedin soğuk kubbesi
heyecandan terledi, nemlendi sıva
ummadığı bir anda alınca kollarına
Mikelanj'ın diliyle fresk denen tazeyi
güldü tavan ressama elinden aldım diye
ressam kan çanaklarıyla yukarı bakıyordu
ebedîlik adına yeminler yakıp
bir duvara emanet bırakıyordu
II
önce kaşlar döküldü, kızamayacak
süzülürken karlar rengi değişti
iki siyah kayık yerde yatıyor
kaşsız da güzel
sonra kabardı saçlar ufalandı gökyüzü
sırrı yayıldı freskin yere
kapıştılar falcılar büyülü tellerini
saçsız da güzel
burnundan bir parça düştü peşinden
ilâhiler yapıştı değdiği yere
koklayamayacak aldığı ilk çiçeği
aşksız da güzel
yüzün yağıyordu pul pul tavandan
kulaklar, yanaklar, kirpikler, tenin
ağır ağır iniyordu hüzün tavandan
III
resmi hala tanımak mümkün
siyah bir bant çekip gözlerine
yargılamak mümkün
ve ne mümkün anlamak, gözleri düştü
düştü rüzgâr, kubbeler düştü
dalgalar, köpükler, levhalar düştü
göl düştü
bir dudaklar kaldı tavanda
direnirken yüzün en kutsal yeri
senfoni bitti
donakaldı şefin elleri
dudaklar dökülmedi
dudaklar dökülmedi
döküldü
dudaklardan
soluk alıyor ruhumda fresk
tavan cüzzamlıydı ihanet etti
Ali Ural
0 yorum:
Yorum Gönder